Her şeyi, herkesten çok biliriz.
Ama bildiklerimizin içinde …
Ülkemizin / kentimizin geçmişine dair bilgilerimiz…
Nedense çok kısıtlıdır.
Yeri geldiğinde….
Konuşmalarımız ve attığımız nutuklarda…
Kültürümüzün çok köklü olduğunu söyleyip…
Kendimizin bilgisizliğini asla kabul etmeyiz.!
***
Geçmişi geçmişte bıraktığımız için..
Sorunları çözmekte zorlanırız.
İşin içinden çıkamayız.
Didişip dururuz
***
Günlük düşündüğümüz için…
Yarınlara vakit ayırmayız.
Popülizmin aldatıcılığında…
Olur olmaz ….
Her konuşulana bilinçsizce alkış tutarız.
***
Gerçek olun şu ki…
Tarih, toplumsal hafızanın inşasında bir birikimdir.
Bizim gerçeğimizdir.
Bugün geri kalmış olan toplumlar varsa…
Bunun nedeni…
Kendi tarihsel gerçeklerini bilmedikleri içindir.
Tarih..
Geçmişle gelecek arasında köprü kurarak…
Ortak akılda kitleleri buluşturur.
Ve doğru kararlar verilmesine imkan sağlar.
***
Tarihsel hafızayı yitirmiş toplumlar…
Geçmişle bugün arasında köprü kuramaz.
Böyle toplumlar …
Bir anlamda pusulasız gemide….
Seyahat etmenin çaresizliğini yaşarlar.!
***
Karabük’ü bu anlamda değerlendirmeye kalktığınızda…
Hususiyetlerin…
Anlatılanlarla özdeşleştiğini görürsünüz.
Yani..
Geçmişten güç almama durumu…
Ve
Esen rüzgara göre vaziyet almaya çalışan yelkenli misali…
Kıyıya bir türlü ulaşamamanın üzüntüsünü yaşama…
En önemlisi de…
Aynı şarkı ve türküleri tekrarlama…
***
Bunun sonucu olarak…
Karabük…
Akşamları yaşanan..
Issızlık nedeniyle…
Bir türlü sosyalleşemiyor.
Kent görüntüsünden uzaklaşıyor.
Adeta garip bir alıyor.!
***
Öyle değil mi?
Ama…
Ne yani….
Birde….
Kasaba mı deseydim .!