23 Temmuz’da başlayan , 6 gün süren Karabük orman yangını bu kentte yaşanan doğal afet ve yangın felaketleri zincirin en tehlikeli olanı idi.
Karabük 1 Şubat 1944 depremini
Ve…
21 Mayıs 1998 sel baskınında çok büyük sıkıntılar yaşamış olsa bile…
Bu orman yangının diğerlerinden farkı…
İnsana yaşam sevinci veren , hayatın devam ettiğinin en büyük emaresi olan yeşil tabakanın yok olmasıydı…
Yeşil doğanın birdenbire gri bir renge bürünmesi…
Herhalde insanın rüya görmesi gibi bir şey olsa gerek.
***
Karabük gibi hava kirliliği nedeniyle oksijene ihtiyacı olan bir kentin bu kaynaktan yoksun bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması gerçekten çok üzüntü verici bir durum.
Şunu unutmamak gerekir ki…!
İl olarak orman yangınlarına karşı önlem alma noktasında en donanımlı kentin Karabük olması gerekir…
Neden..
Çünkü Türkiye’nin en çok orman örtüsüne sahip kenti Karabük…
Bitmedi…
Biyolojik çeşitlilik ve barındırdığı yaban hayatı açısından Yenice ormanları dünyanın sayılı ormanları arasında yer almaktadır.
Bilindiği üzere…
Yenice ormanları; 1999 yılında Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından” Acil Olarak Korunması Gereken 100 sıcak noktadan “ birisi olarak belirlendi.
Aynı vakıf ; içinde yerleşim alanı olmaması dolayısıyla Türkiye’nin en büyük blok ormanı olarak Yenice ormanını tescil etti.
Keltepe’den Yenice ormanlarına baktığınızda….
“Orman Denizi’nin” ne olduğunu çıplak gözlerle görebiliyorsunuz.
Bu durum ilimiz için çok büyük bir nimet ve aynı zamanda doğasal zenginlik kaynağıdır.
Bunun kıymetini bilelim.
***
Böyle bir özelliğe sahip olan Karabük ilinin orman yangınları konusunda tedbirli olması…
Aynı zamanda çok donanımlı olması gerekir.
Öyleyse…
Daha önceden alınmamış tedbirleri bu yangın tecrübesini de göz önünde tutarak alalım.
Bu yangın öncelikle bize neyi öğretti derseniz…
O’nu da burada söyleyelim…
Karabük sadece sanayi kenti değilmiş…
Şimdi…
Orman kenti olarak da bakmamız için de bir meşruiyet oluşmuş oldu.
***
Dünkü yazımda tedbirler konusunun ne olabileceğini bu yazıya bıraktığımı belirtmiştim.
Şimdi asıl meseleye gelelim…
Akşam TV’ler de bu konu ile ilgili birçok yetkili konu ile ilgili görüşlerini açıkladılar.
Ormanı ne korur?
Ormanı/ormanları insan korur.
Bunun ötesi yok…
İnsanlarımızı bu konuda eğitmemiz gerekiyor.
Eğitim şart…
Adam içtiği bira /rakı/şarap şişesini çöpe atmayıp parçalanışını izlemek için ormana atıyorsa…
Arabasının camını açıp içtiği sigara izmaritini kül tablası yerine ormana doğru savuruyorsa
Havai ve işaret fişeklerini ormana atacak kadar cahil oluyorsa…
Ruhi durumum bozuk olduğu için ormanı benzinle yakmak istedim diyecek kadar hainleşebiliyorsa….
Biz ormanlarımızı nasıl koruyacağız.?
Önce memleketimizi bu cehalet çukurundan kurtarmamız gerekiyor.!
Ormanın doğanın ve insanların oksijen deposu olduğunu bilmeyen ahmaklar kendilerini ve insanlığı ölüme sürükleyecek her cinayeti işleyebilirler…
İşlemiyorlar mı?
Hem de gözümüzün yaşına bakmadan…
Benden söylemesi…!
Öncelikle çok geçmiş olsun ülkeme. Yazınızı dikkatlice okudum elinize ve yüreğinize sağlık teşekkürler.