Efendim hep söylerim…
Bu anlam veremediğimiz durumun sorumlusu kim diye?
İlgilenen olmaz.
Yine…
Herkes bildiğini okur.
O zaman…
Olan bizim gençlere olur.!
Şimdi şöyle bir düşünün.
Yaşadığı kentin tarihini bilmeyen bir kişi nasıl olurda sahiplenme duygusu ve buna bağlı kimlik oluşturabilir?
Şehrini ileriye taşır.
Sorunların çözümünde rol üstlenir…
***
Geçenlerde yaz kursunda öğrencilere bir iki soru sordum….
“Gençler Cumhuriyet döneminde kurulmuş bir kent biliyor musunuz ?” diye…
Yanıt yok….
Pekala dedim, 3 Nisan sizde neyi çağrıştırıyor?
Ses yok….
Başka bir soru sormaya da cesaret edemedim….
Şimdi tekrar buradan yineliyorum….
Okullara mutlaka “yerel tarih” dersleri konulmalı…
Herkes önce bulunduğu kenti ve beldeyi tanımalı….
Yerelden ulusala oradan da evrensele yol alınmalı….
Yani….
Önce insan kendini kendinde sonra da başkasında tanımalı….!
Bu bakış açısıyla…
Eğitim ve öğretim sistemindeki eksikliği açıkça görebiliyorsunuz.
Şimdi buradan size soruyorum.
Bir Japon turist kadar hangimiz Safranbolu’yu iyi bilir.?
Böyle bir şey mümkün müdür?
Kesinlikle hayır….!
Neden?
Adamlarda bir kere tarih merakı var.
Bu durumu onlara ne kazandırıyor.?
Pek tabiî ki….
Okullarında uyguladıkları eğitim ve öğretim sistemleri…
Bizim gibi ezbere eğitim ve öğretim yapan sistemlerde kültüre meraklı, edebiyat/tarih zevki olan bir nesil yetiştirmek elbette mümkün değil….
O kadar spor okulumuz /tesisimiz ve takımımız var….
Neden süper ligde oynatacak yeterli sayıda yerli futbolcu bulamıyoruz.
Sürekli yabancı futbolculara para akıtıyoruz.?
Yaptığımız işi önemsemediğimiz için elbette ki…
Buna bir de samimiyetsizliği /güvenmemeyi de eklemek gerekir.
Biz sadece ……
Söylemek gerekirse…..
Ayakları yere basmayan övünmeyi çok iyi beceriyoruz…
Ha….
Bir de havanda su dövmeyi…!.