Kentler günümüzde çaresizlik içinde…
Yaşam alanları yeşile inat, betonlaşmış durumda.
Soluk alıp vermek mesele…
Yeşile olan özlem giderek artıyor.
Yetkililer kenti betonlaştırmakla övünüyorlar.
Beton yapılar…
Kesilmiş olan ağaçların sevinciyle, bizlere meydan okuyor.
Adeta…
Sonunda…
Siz de bana benzeyeceksiniz diyor.!
Gerçekten…
Düşündürücü bir durum…
İslam dinin yüce Peygamberi Hz. Muhammed ;“kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikiniz” diyor.
Biz ne yapıyoruz.?
Yeşil olması gereken alanları buduyoruz.
Ne için?…
Beton yapılar için.
Bu sakil yapıların görüntüsü, bizim zihniyetimizin bir özeti.
Makyavelizm düşüncesinin mekanlara yansımış hali.
Yani…
Amaca ulaşmak için her şey mübah gören anlayışın ürünü.
***
Aferin…
Seçimle gelmişsen…
Hiç sorun yok değil mi?
“Yap işlet devret”.
Model harika…!
Ya sonra…
“ ELVEDA DOĞA “
***
Sürekli yazılarımıza konu yapıyoruz.
Kentler; insanlara keyif vermek için vardır.
Kentleri, ranta peşkeş çekmek…
Alanları yaşanmaz hale getirir.
Yaptıklarınız belki halk tarafından da olumlu da karşılanabilir.
Ancak ilerleyen süreçte…
Yaşam dar alana sıkıştığında…
Yumaklaşan sorunlar sizi tarihe gömer.
***
Lütfen…
Yaşadığımız kente saygı duyalım.
Kenti çıkar girdabında bitkinleştirmeyelim.
Kentler de canlı organizmalar gibidir.
“Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur” …
Yaşadığımız yere ne kadar değer verirsek …
Bu kendimize verdiğimiz değeri ifade eder.
Buna sakın unutmayalım.
***
Kentlerin varlıklarını sürdürebilmeli için yeni yaşam stratejilerine ihtiyaç var.
Sözün kısası….
Yaşam aralığından hepimize göz kırpan gelecek…..
Hiç de umut vaat etmiyor…!
İklim krizleri, yaşanan doğa felaketleri….
Orman yangınları…
Aşırı sıcak ve soğuklar..
Bir düşünün bakalım.
Neden böyle…!