Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki , olup bitenleri bir türlü anlamak mümkün olmuyor.
Neden acaba?
Bir kere bu sorunun yanıtını şehirleri anlamaya çalışarak vermeye çalışmalıyız.!
Yani…
Bir kere…
Şehirler eskisi gibi değil….
Mekanları üzerindeki yükü çekemiyor.
Her taraf beton yığını olmuş.
İnsanlar yeşile hasret …
Toprağa hasret.
Toprağın kokusuna hasret.
Yeşil ve toprak bizim yaratılışımızla özdeş iki nesne.
Bu ne demek…
İnsanın kendini kendi yapan özelliklerden uzaklaşması…
Koparılması…
Yabancılaşması demek.
………………………………….
Bir başka sorun da şu…
İnsan ve şehir arasında kopukluk var.
Birbirlerinin dertlerine çare olmaktan uzaklar.
Şehir isyanlarda…
Avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Kurtarın beni diyor.!
Ama nafile…
İnsanlar onu anlayamıyor.!
Çünkü o insan , bildik değil.
Izdırap içinde…
O da kurtarıcı bekliyor.
Şimdi ne olacak.?
Şehir başka.
İnsan başka…
Uyumsuzluk had safhada.
Doğal olarak…
Bunun hayata yansımaları feryatlara yol açacak.
Nihayetinde….
İnsan yabancılaşır.
Şehir de kendine…
Böylece….
Şehir ve insan kavga etmeye başlarlar.
Sonunda ikisi de kaybeder.
Mutsuzlukları ise dillere destan olur.
Sizce….
Bu mutsuzluğun sebebi kimdir?