Bizler, yurt sofrası olarak kurulan bu şehirde…
Karabük gerçeğini yeniden tartışmaya açmadan sorunları çözemeyiz.
O halde bu çıkış noktasından hareket edersek…
Nedir bu Karabük gerçeği meselesine…
Biraz daha yakından bakmamız gerekecek.
Evet…
Karabük; devlet babanın kurduğu bir kent.
Her karış toprak devlete ait.
Devletin himayesi ve destekleri, kentsel gelişmeyi yönlendirmiş…
Bu nedenle..
Temelini devletin attığı…
Demir Çelik Fabrikası bu şehrin “ olmazsa olmazı” olmuş.
***
Kentte zenginleşme ve sosyal tabakalaşma…
Bu merkezden güç alarak kendini tanımlamış.
Mesleksel bir sosyal tabakalaşma, şehrin ekonomik gelişmesine paralel kendini göstermeye başlamış.
Nihayetinde gelinen noktada…
1980’lerden sonra izlenen neo-liberal politikalar …
Devletçi yatırımları kısıtlamış.
Özelleştirme politikaları kamuda işgücü kaybına neden olmuş.
İşçi ücretlerinde büyük kayıplar yaşanmaya başlamış.
Özal’lı yıllarda Türkiye’de bu gelişmeler olurken…
Demir-Çelik Fabrikasının kapatılması gündeme gelmiş..
Şehrin üzerinde karabulutlar dolaşmaya başlamış.
Hatırlanacağı üzere…
1989’da 4 Mayıs-17 Eylül tarihleri arasında yaşanan…
137 günlük grevle başlayan süreç..
Ve….
8 Kasım 1994 direnişi…
Bunun akabinde gelen, 1995 yılı özelleştirmesi, Karabük’ün mutsuzluğunun, miladı olarak tarihe geçmiştir.
Karabük il yapılmasına karşın babasını kaybeden üvey evlat gibi olmuştur.
Devlet, şehrin üzerinden koruyuculuğunu ve ilgisini çekince…
Bugün şehir, sahipsizliğinin çaresizliğini yaşayan bir sürece itilmiştir..
Şimdi gelinen noktada..
Karabük bu sorununu ….
Kendi sosyal sınıflarının gücüne dayanarak, çözüme kavuşturabilecek midir?
Esas yanıtlanması gereken konu da budur.
Bugün şehir, bir sorunla karşılaşıldığında …
Herkes birbirini suçlamakta…
Sahiplenici aramaktadır.
KARDEMİR A.Ş ve Karabük Üniversitesi’nin “Karabüklülüğü” tartışmalara konu olmaktadır.
Karabüklülerin bu kurumlardaki etkisizliği, kentle olan iletişim sorunu sosyal medyada gündem oluşturmaktadır.
Bu noktada…
Sahipsizlik meselesi, siyasilerin işi geçiştirme ve popülist politikalarıyla birleşince…
Tarafımızda bilinmeyenler/kapı arkasındakiler…
İster istemez kafa karışıklığına yol açmaktadır.!
***
Aslında…
İşin gerçeği şu…
Kapitalist sistemlerde sorunların çözümünde güçlü burjuva sınıfı başat rol oynar.
Karabük’te böyle bir sosyal gerçekliğin olmaması, tek başına çözümsüzlüğü bize dayatmaktadır.
Öyle olunca da …
Aynı soruyu kendimize yeniden sormak zorunda kalıyoruz.:
“Bu kentin sahibi yok mu?”…
Sizce bu yakınmaların yanıtını nerede aramak gerekir.?
Nerede olacak…
Elbette kendi içimizde.!