Bugün nostalji yazıları ekseninde bir yazımı tekrar paylaşmak istiyorum.
Bunun nedeni; Karabük’te hangi parti ne kadar milletvekili çıkartır tartışmalarından sizleri bir nebze olsun uzaklaştırmak.
Amacımız…
Bu yazı ile…
Kentin tarihi boyut içinde daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktır.
Görünen köy kılavuz istemez.
Bu noktada Karabük’ün durumu malum.
Bu kentte kim iş yapmıyorsa ona ödül verecek bir manzara var.
Hatta kamu görevini dahi doğru dürüst yapamayan birileri ile kendi iş yerinde fesat –mesat iş çevirmeye çalışanların milletvekilliği için aday adayı olması çok şaşırtıcı bir durum…!
Neyse…
Biz konumuza dönelim.
Gerhard Kessler ve Karabük…
İlk başta bu başlık sizde bir ilgi uyandırmadı değil mi?
Doğrudur…
Ama geçmişe baktığınızda Prof. Dr. Gerhard Kessler’in Karabük için verdiği konferansların bizim için çok heyecan verici bilgiler taşıdığı görülmektedir.
Buna değinmeden önce Gerhard Kessler ile ilgili küçük bir bilgi aktaralım.
Kendisi Alman kökenli bir iktisatçı ve sosyolog…
1933’te Hitler Almanya’sında yargılanmış ve Leipzig Üniversitesinde çalışırken görevinden alınmış.
1933 Üniversite reformu yasası kabul edilince Türkiye’ye davet edilmiş.
İstanbul Üniversitesinde çalışmalara başlamış.
Burada İktisat ve İçtimaiyat kürsüsünü kurmuş.
Yani İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinin temelini atan kişi Prof. Dr. Gerhard Kessler olmuş…
1948 yılında bu enstitü adına bir dizi Sosyal Siyaset Konferansları vermeye başlamış.
Bu konferanslarından birinde “Zonguldak ve Karabük’te Çalışma Şartları” nı karşılaştırırken bizlere önemli bilgiler aktarmış…
Özellikle kooperatifçilik ve sendikacılık konusundaki bilgi birikimleri ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine rehberlik etmesi dikkat çekici bir hususu oluşturuyor.
Bu konuda, kendisinin siyasilere danışmanlık yaptığı dahi söylenebilir.
Özellikle…
Bizim için Karabük’e ilişkin söyledikleri ve yazdıkları önem taşıyor.
Bildiğiniz gibi…
Karabük kurulurken işçi, ustabaşı, memur, mühendis, müdür ve genel müdür evlerinin neden fabrikanın kuruluş yerinden farklı bir yere hatta Safranbolu’ya kurulmadığı tartışma konusu olmuştur.
Gerçekten kentin bugünkü hava kirliliği göz önünde tutulduğunda bu tartışmanın ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor.
*****
Prof. Dr. Kessler’e göre bunun tek bir nedeni vardı.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları’na sabit işçi elde etme düşüncesi…
O günlerde bu ağır sanayi tesisinde çalışacak işçi bulmak çok zordu.
Köyden ya da farklı yerlerden mevsimlik işçi pozisyonunda gelen kişileri ne yapıp yapıp kendi iş yeri mekanında kalmalarının sağlanması gerekiyordu.
Bu durum Zonguldak’ta maden ocaklarında çalışanlar için de öyleydi.
İkinci Dünya Savaşı koşullarında iş mükellefiyeti yasasının çıkarılma nedeni de buydu.
Buna göre Zonguldak’ta köylü/ işçilerin 6 hafta çalışma zorunluluğu vardı.
6 Hafta çalıştıktan sonra, ocaklarda ben sürekli çalışıyorum diyen olmamış ve devlet 1940’da millileştirdiği bu maden bölgesinde üretimi düşürmeme adına farklı yöntemlere başvurmak zorunda kalmıştı…
O yıllarda 3 tip işçi grubu vardı.
1.Serbest işçiler
2.Asker işçiler
Ve …
3.Mahkum işçiler
Zonguldak maden ocaklarında ikinci dünya savaşı yıllarında 22 bin mahkum işçi çalışırken bu sayı Karabük Demir Çelik Fabrikasında 500’e ulaşmıştır.
Prof. Dr. Kessler’in, Karabük Demir Çelik Fabrikalarında sürekli işçi istihdamı yaratma hususunda ortaya koyduğu icraatla öve öve bitiremediği kişi, 1947-1950 yılları arasında genel müdürlük yapmış olan Muhiddin Erkan’dır.
Ona göre; ”Karabük’te sosyal siyasetin öncüsü ve uygulayıcısı Bay Muhiddin Erkan’dır.
Eski bir topçu subayı olan bu fevkalade zat, uzun müddet askeri fabrikalarda çalıştıktan sonra. sanayi sahasına intisap etmiştir.
Karabük’te kendisi tarafından vucuda getirilen bütün tesisatın ana gayesini, aileleriyle birlikte mutmain(huzurlu)olarak Karabük’te yaşayan işletme için kuvvetli bir daimi işçi ve müstahdem(hizmetli) kadrosu meydana getirmek teşkil ediyordu. Bunu temin için mesken inşaatı, ücret sistemleri kadar mebzul(bol) miktarda içtimai yardım tesislerine de ihtiyaç vardı…”
Evet Muhiddin Erkan zamanında…
Ahmet Usta kayak tesislerinden tutun da Amasra kampına kadar bir çok sosyal tesisin yapılma nedeni, Karabük’te daimi bir işçi sınıfının Karabük’e yerleşmesini sağlamaktı…!
Köylü sınıfından işçi sınıfına geçmek öyle kolay olmamıştır.
Bu coğrafyada geleneksel/tutucu/feodal kültürü yok etmek bir süreç almıştır.
Sanayileşme sayesinde kentleşme ve modernleşme başlarken feodal kültürün tasfiye süreci de kendini göstermeye başlamıştır.
Aslında Karabük’te bölgecilik hastalığının kökenini feodal kültürün artıklarında aramak doğru olacaktır.
Evet….
Nereden nereye geldik değil mi?