Yazının başlığına bakınca ister istemez…
O masal anlatımının girişindeki cümleler aklıma geldi.
Nasıldı o?
“Bir varmış bir yokmuş.
Evvel zaman içinde..
Kalbur saman içinde..
Develer tellal …
Pireler berber iken…
Ben anamın beşiğini…
Tıngır mıngır beşik sallar iken.”
***
Kulağa ne hoş geliyor değil mi?
Çok eski zamanlarda gerçekleşmiş bir olayı anlatırken…
Masalın bu cümlelerle başlaması okuyucuda merak duygusunu uyandırıyor.
Bence bu edebi türün okunma nedenlerinden birisi bu olsa gerek.
Biz de bu noktada….
Merak duygusu uyandıracak o kadar çok gelişme var ki…
Bunun için masal okumamıza hiç gerek yok.!
Zaten…
Masala da ihtiyacımız yok.
Çünkü…
Karabük’teki yaşantımız, yalan rüzgarına dönüşmüş durumda.
Öyle ki…
Söz verip de yapılmayan işler…..
Bir edebiyat eserine malzeme olacak yetkinliğe ulaşmış durumda.
Neredeyse bunlar…
Bir külliyata dönüşmüş durumda.
Kanıt mı istiyorsunuz.?
Bunun için…
Geçmişte yayınlanan yerel gazete koleksiyonlarına bakmanız yeterli olacak.
Şimdi….
Gerçek olan ne diye soracaksınız biliyorum….
Kentte hayat irtifa kaybetmeye devam ediyor.
Yaşantı keyif vermiyor.
Köşemizde ; kentin sorunlarının çözümü ile ilgili olarak yetkililere yönelttiğimiz hiçbir soruya yanıt alamıyoruz.!
Tam bir kasabalı sorumsuzluğu ile karşı karşıyayız.
Hiç kimsede ses yok.!
Bir de günlük hadiseler var ki…
Herkesi şaşırtacak türden….
Nedense…
Konuşması gerekenler susuyor….
Bu durumda…
Karabük’te ne var ne yok demeye gerek yok.
Sorunun her türlüsü var….
Ama….
Çözüm yok…!