Zaman zaman geçmişe bakmakta yarar var.
Öncelikle kendimizi anlama/ tanıma açısından bu gerekli.
***
Karabük’te…
Kentleşme olayı olarak konuya baktığımızda …
1932 yılında Devlet Demiryolu binasının inşaatı ile başlayan Karabük’ün kurulması ve gelişmesi süreci bugün için tıkanmış durumda…
Şimdilerde ikinci bir Karabük’e ihtiyaç duymaktayız.
1950’liler de başlayan gecekondulaşma , ilerleyen zaman içinde farklı bir Karabük’ü ortaya çıkartmıştır.
Benim “Cumhuriyet Kenti Karabük”(2007) adlı kitabımı okuyanlar “Öteki Karabük” başlığı altında başkalaştırılmış/çirkinleştirilmiş bir Karabük’ün nasıl kurulmaya çalışıldığını bilirler.
Düşünün bir kere…!
Bir kentte 26 mahalleden 18’i gecekondu ya da gecekondu görünümlü …
Kentsel açıdan “mantarlaşma” gibi bir şey bu…
O zaman buna ne demek gerekir.
Tabii ki…
“Varoşlar kenti Karabük”
***
Bugün için Karabük cilalanmış,…
Üzerinden kadife ile parlatılmaya çalışılan eski bir ayakkabının yüzünü andırmaktır.
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi bazılarının “ büyük köy” olarak nitelendirdiği kasaba görüntüsündedir.
****
Yenişehir’e bakın.
Neler dikkate alınmış…
Konutların kat sayısını göz önünde tutma…
Doğaya ve insana değer verme
Mekanın insan ilişkilerine önemseme.
Yani….
Yenişehir mimarisinin kentsel oluşumda rol almasını isteme…
Pekala biz bunu …
Sözüm ona diğer yapılaşmalarda örnek almış mıyız?
Hayır…
Ya ne yapmışız…
Ucube binaların yapılmasına izin vermişiz.
Pekala şimdi ne yapmaya çalışıyoruz.?
Kentsel dönüşüm yaparak …
Parantez içinde yapabilirsek tabii
Kente karşı işlenmiş günahlarımızdan bir nebze olsun kentimizi kurtarmak.
Şimdi…
Bu ne anlama geliyor?
Zaman ve kaynakları kötüye kullanma.
Geleceği düşünmemenin ceremesini çekme.
***
Bugün Karabük ucube binalar nedeniyle bir keşmekeşlik içindedir.
Beledi anlamda tüm uğraşların gayesi “varoşlardan” Karabük’ü kurtarabilmektir.
Doğal olarak bu durum..
Dünkü yazımda da değindiğim gibi
Kendi içinde zor bir uğraşı konu almaktadır.
Ama…
Mümkün olmayanı başarmakta bir tutum ve irade meselesidir.
Öyle değil mi?