Ortak hedefler,
Birlikte çalışma ruhu…
Hepsi ne için.?
Yaşanılabilir, keyifli bir kent için elbette.
Prestij için hasreti çekilen düşünceler ve
Ulaşılmak istenen hedefler…
***
Bunları alt alta yazıp, toplama ve çıkarma yaptığımız zaman…
Karabük’te ne görüyoruz…
Kazma…
Kürek…
Çukurlar
Dar alanda paslaşmalar…
Betonlaştırılmış asfaltlar …
Ve cilalanmış /parlatılmaya çalışılan binalar arasında gidip gelmeler.
O kadar…
***
Yani…
Karabük’te yaşam kalitesi irtifa kaybetmekte,
Sosyal projeler ve yapılmaya çalışılanlar
Karabük gerçeğinin çok gerisinde…
Henüz üniversite kenti olmanın bu anlamda kültürel avantajını da görebilmiş değil.!
Yaşanan kopukluklar kent dinamiklerini olumsuz yönde etkilemekte.
Ortak bir ruhun oluşmasını sekteye uğratmakta…
***
Hep aynı mekanda dolaşmak.
Garip bir durum.…
Ne yapmak lazım.
Açmazlardan kurtulmak.
Ütopyaları gerçeğe dönüştürmek.
Bunun için büyük bir güç mü gerekiyor.?
Öyleyse o gücün ne olduğunu düşünmek hepimizin görevi olmalı….
Dar alanda bir cadde boyunca gidip gelmek….
Bu kentte yaşayanların kaderi olmamalı…
***
Bir kentin ruhu olmalı.
Ruhu olmayan kentlerde yaşamak gerçekten zor.
Kentleri bu durgunluktan kurtarmak gerek.
Edebiyat, sanat, müzik, tiyatro…
Bunlar kenti yaşanır kılan gelişmeler.
Karabük’te böyle bir şey yok.
Varsa yoksa para…
Ve…
Kenti makyavelist anlayış ele geçirmiş.
Amaca ulaşmak için her şeyi mübah sayıyor.
Ben söyleyeyim.
Bu işin sonu yok.
Bir kent, duruşuyla insanları eğitebilmeli.
Eğer bunu yapamıyorsa ruhunu kaybetmişmiş demektir.
Neyi tartışıyorsunuz beyler…!
Kendinizi mi?
***
Asıl mesele ne?
Şekspir’in dediği gibi…!
“Olmak ya……”