YENİ KÖYLÜLER / YENİ ŞEHİRLİLER

Yayınlama: 08.05.2025
A+
A-

Anlam bütünlüğü ile yaşamın sürekliliği arasında bir ilişki vardır.

Şehir insan ilişkileri de buna benzer.

Birbirini tamamlayıcı özellik taşır.

Şehre ait değerler insan yaşamını anlamlaştırmaya çalışır.

Bu durum çevre ile bütünleşmeyi ve uyum sürecini kolaylaştırır.

Ve ona sürekli anlam yükler.

Kişi böylece oluşan sosyo-kültürel ortamda kendini geliştirmeye başlar.

Ünlü eleştirmen Hilmi Yavuz bir yazısında   bu açıdan şehir insan ilişkisi üzerinde durmuştur..

Yaşadığı şehir ile ilgili olarak kendisine şu soruyu sormuştur:

“Niçin bu şehirde yaşıyorum “…

Şehrin nereye giderse gitsin kendisini takip ettiğinden yakındıktan sonra ekler:

“Benim için bu şehirde yaşamanın hiçbir anlamı yok artık…

Anlam yoksunu bir şehir burası…

Ne tarihi ile, ne doğasıyla ne de insanıyla bir süreklilik ve devamlılık göstermeyen bu şehre anlam yüklemek safdillik olur “  der…

***

Evet…

Herkesin oturduğu şehri bu açıdan bilinçli bir şekilde sorgulaması gerekmez mi?

İnsanların yaşadığı şehirde  araması gereken ilk husus bence de anlam bütünlüğünü aramak olmalı..

Çünkü bunu sağlayamayan şehirlerde bir keşmekeşlik göze çarpıyor.

Her kafadan bir ses çıkması bunun ilk belirtisi olarak kabul edilebilir.

İnsanların çıkarları için birbirini çok kolay üzebilmesi işin diğer bir yanını oluşturuyor.

 Olan şehirlere  olur  tabi ki..

Şehirler bu durumda…

Kendilerine özgü doğalarını kaybeder.

Düzensizlik ve biçimsizlik adres sormaya başlar.

Albeni/ cazibe diye bir şey kalmaz…

***

Günümüzde şehirleri anlam yitikliğine iten birçok etken var.

Bunları çok iyi saptamak gerek.

Her şeyden önce…

Şehirler fevkalade nüfus almaya başladı.

Ben buranın” yerlisiyim/buralıyım” deyişi o kadar azaldı ki…

Bu durumda

Şehirleri “şehir” yapan…

Anlam bütünlüğü erozyona uğradı.

Rahmetli Çetin Altan,1980’ler de hızlanan ve şehirleri altüst eden bu dönüşüme “yeni köylülük” demişti…

Şimdi bu süreç tamamlandı.

Onlar…

Sosyolojik açıdan “ yeni köylüler “,”yeni kentliler” olarak yaşadıkları yerleri biçimlendirdiler.

Kentlerin yeni efendileri olarak kuralları kendileri koymaya başladılar.

Dünyaya kendi pencerelerinden bakarak düzen vermeye başladılar.

Bu arada…

Bu arada…

Kentlerin yeni sahipleri tarihle de hesaplaşmayı unutmadılar.

 Eskiye ait ne varsa eleştirdiler.

Kimlik oluşturan anıları yaşatan mimari/anıtsal yapıları yıktılar.

Yerlerine estetik değeri olmayan kitle karargahı görüntüsündeki apartmanları  gökyüzüne doğru sıraladılar.

Kentleri rant alanları haline dönüştürdüler.

Beton ekonomisinin temelini attılar.

***

Bitti mi?

Tabi ki bitmedi.

Kendileri için tarih üretmeye de kalktılar.

Öyleyse…

Artık kentleri ve onların bize tanıdık olmayan yüzlerini anlamak/anlatmak için yeni kavramlar bulmak zorundayız.

Çünkü yaşam alanları…

Eskisi gibi tanıdık  değil artık…!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.